Havariler döneminden bu yana diyakozluk, çeşitli dini memuriyetler arasında açıkça seçkin bir konuma sahip olmuş ve geleneksel olarak da Kilise tarafından büyük bir saygı ve itibar görmüştür. Elçi Pavlus hem Filipililere yazdığı mektubun birinci babında piskoposlarla birlikte diyakozlara da selam gönderir (MS. 60-62 civarı), hem de Timoteos'a yazdığı birinci mektubun yine birinci babında diyakozların görevlerine layık olabilmeleri için sahip olmaları gereken nitelikleri ve erdemleri açıklar (MS. 65 civarı).
Genellikle Didache olarak adlandırılan On İki Havari'nin Öğretisi'nde de (MS. 70-90 civarı) şunları okuruz: "...O halde kendinize Rab'be yaraşır piskoposlar ve diyakozlar, nazik, cömert, sadık ve iyi sınanmış kişiler seçmelisiniz. Çünkü onların size karşı olan hizmeti peygamberlerin ve öğretmenlerin hizmetiyle aynıdır. Bu nedenle onları hor görmemelisiniz, çünkü peygamberler ve öğretmenlerle birlikte onlar aranızda saygıdeğer (onurlu) bir yere sahiptirler."
MS. 106 civarında şehit edilen Antakyalı Aziz İgnatius, diyakozluk makamının "tüm zamanlardan önce Baba'yla birlikte olan ve son zamanlarda da tezahür eden İsa Mesih'in hizmetinden (görevinden) başka bir şey olmadığını" beyan etmiştir. Ayrıca İgnatius şu saptamayı da yapmıştır: "İsa Mesih'in sırlarının hizmetkârları olan diyakozlar da herkesi her anlamda memnun etmelidir; çünkü onlar yemenin ve içmenin hizmetkârları değil, Tanrı'nın Kilisesi'nin hizmetkârlarıdır. [...] Buna uygun olarak da diyakozlara saygı gösterin. Onlar İsa Mesih'i temsil ederler. Tıpkı bir piskoposun Baba'nın rolüne sahip olması gibi presbiterler* de Tanrı'nın konseyine ve havarisel bir gruba benzerler. Bunlar olmadan da bir kiliseye sahip olmak mümkün değildir."
Son olarak, İzmir Piskoposu Aziz Polikarp'ın (doğumu MS 69/70; ölümü/öldürülmesi MS. 155/156) Filipililere yazdığı mektupta, "...diyakozlar, insanların değil, Tanrı'nın ve Mesih'in hizmetkârları olarak, O'nun adaleti önünde lekesiz (günahsız) olmalı; iftiracı ya da iki dilli (ikiyüzlü) olmamalı; parayı sevmemeli; her konuda ölçülü olmalı; şefkatli, dikkatli ve herkesin hizmetkârı olan Rab'bin gösterdiği gerçeğe (onun hakikatine) göre yaşamalıdırlar."
Antakyalı İgnatius'tan Aziz Gregorius'a kadar geçen dönemdeki ilk dört asır diyakozluğun Altın Çağı olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde diyakozlar hem sayıca hem de önem bakımından gelişme göstermiştir. Diyakozlar Kilise'nin ruhani işlerine nezaret eder, Kilise'nin hayır kurumlarının idarecisi olarak da hizmet eder, piskoposlara yardımcı olur ve çoğu zaman da onların piskoposluk makamını bırakmalarının ardından yerlerine geçerlerdi. Diyakozlar Kilise'nin ayinlerinde de önemli bir role sahipti. Aynı zamanda diyakozlar hayır işleri, kutsal ayinlerin düzenlenmesi ve papazlık görevlerinin yerine getirilmesi yoluyla Mesih'e ve din kardeşlerine duydukları sevginin üstün bir tanığı da olmaktaydılar.
Presbiterliğin tarihi süreç içerisinde sürekli bir dönüşüm içerisinde olması ve presbiterlerin birey olarak, kurumsal presbiterlik makamından ayrı bir şekilde artan önemiyle birlikte diyakozluk makamı gerilemeye başlamış olsa da diyakozlar yine de uzun süre boyunca önemli kişiler olarak kalmaya devam etmişlerdir.
Dördüncü yüzyılın ikinci yarısında diyakozlar piskoposun kişisel personeli olma işlevini yitirmiştir. Cemaat kiliselerinde piskoposun yerini presbiterler (rahipler, papazlar) aldıkça, diyakozlar da onların yardımcıları haline gelmiştir. Ancak bu süreçte de diyakozlar ve presbiterler arasındaki ilişki hiçbir zaman net bir şekilde tanımlanmamıştır. Bu durum, Orta Çağ'da diyakozluğun gerilemesinin çeşitli nedenlerinden birisi de olmuştur.
Neredeyse Orta Çağ'dan İkinci Dünya Savaşı'na gelinceye kadar Diyakozluk makamı Batı Kilisesi'nde gölgede kalmıştır. Dünya Savaşı'nın yarattığı büyük trajedi yalnızca haritaları değil, aynı zamanda Avrupa'nın zihni yapısını da değiştirmiştir. Almanya'da Dachau'da hapsedilmiş olan din adamları, içlerinde evli erkeklerin de bulunabileceği daimi diyakozların atanmasını (Kiliselerde görevlendirilmesini) savunmuşlardır. Onların bu çabaları sonucunda da 1951 yılında Freiburg-Breisgau'da Diyakozluk Topluluğu kurulmuştur.
1959 yılında uluslararası Katolik yardım, kalkınma ve sosyal hizmet örgütleri konfederasyonu olan Caritas International, diyakozluğun yeniden tesis edilmesini talep etmiştir. Bu konu 4-16 Ekim 1963 tarihleri arasında İkinci Vatikan Konsili'nde tartışılmıştır. Böylece İkinci Vatikan Konsili 29 Eylül 1964'te diyakozluğun doğasını, fonksiyonunu ve Kilise'nin bu hizmetle birlikte karşılanmasını umduğu ihtiyaçları da tanımlayarak Batı Kilisesi için diyakozluğun geri getirilmesini onaylamıştır.
——————————————
*Presbiterler: Kilisenin ileri gelenlerinden biri. Papaz. Kilise yönetim kurulunun üyelerinden birisi. Piskoposluktan sonra gelen papaz.
Yazar: Batuhan Akdoğan
Yorum Gönder